Sil Baştan

Joel Barish, sevgilisi Clementine Kruczynski'nin kendisini hafızasından sildirdiğini öğrendiğinde büyük bir yıkım yaşar. Bu kalp kırıklığına karşı koyamayan Joel, aynı prosedürü kendisi için de uygulamaya karar verir. Ancak bu süreç başladığında, hafızasının derinliklerine yaptığı yolculukta, Clementine ile paylaştığı anıların aslında ne kadar değerli olduğunu fark eder.

Joel'un zihninde Clementine'ın kayboluşunu izlerken, aslında ona olan sevgisinin ne kadar güçlü olduğunu anlar. Anılar birer birer silinirken, her kaybolan anı, aşklarının ne kadar gerçek ve derin olduğunu daha da belirgin hale getirir. Bu farkındalık, Joel'u kendi hafızasında Clementine'ı korumak için bir savaşa sürükler.

Silme işlemi devam ettikçe, Joel'un içsel mücadelesi ve pişmanlıkları gün yüzüne çıkar. Anıların silinmesine karşı koymaya çalışarak, Clementine'ı yeniden kazanma umuduyla dolup taşar. Ancak, bu süreçte zamanla yarıştığını ve her geçen anın onları birbirlerinden biraz daha uzaklaştırdığını acı bir şekilde fark eder.

Sonunda, Joel ve Clementine'ın hikayesi, aşkın ve hafızanın karmaşık doğasına dair derin bir sorgulamaya dönüşür. Sil Baştan, sevgi ve kaybın birbirine karıştığı, unutmanın ve hatırlamanın sınırlarını zorlayan duygusal bir yolculuk sunar. Anıların silinmesi mümkün olsa bile, aşkın izleri kalıcıdır ve belki de bu izler, her şeyin başlangıcıdır.