Savaş Hikayesi

Lee, yorgun ve hayattan bezmiş bir Amerikalı kadın olarak İtalya'nın bir şehrine gelir. Otel personeliyle yaşadığı sürtüşmeler, durmaksızın sigara içmesi ve sürekli çalan telefonları umursamaması, yüzeyin altında kaynayan bir huzursuzluğun ipuçlarını verir. Yarı uykulu geçen anlarının arasında, fotoğraf makinesiyle mülteci fotoğrafları çekerken, objektifi hem bir silah hem de bir zeytin dalı gibi kullanır.

Kendi içindeki şeytanlarla yüzleşmekte zorlanan Lee, bu karmaşık duygusal durumun içerisinde bir çözüm bulmaya çalışır. Şehrin sokaklarında gezinirken, karşılaştığı her yüz, her manzara, onun için bir anlam taşır. Lee, bu belirsizlik ve mücadele halindeyken, içsel çatışmalarına bir son vermek amacıyla, yardıma muhtaç genç ve güzel bir kadına el uzatmaya karar verir.

Bu yardım kararı, Lee için hem bir arınma hem de bir yeniden başlama fırsatı sunar. Genç kadının hikayesi ve ihtiyaçları, Lee'nin kendi savaşlarını anlamlandırmasına ve hayatında yeni bir sayfa açmasına olanak tanır. Böylece, hem kendi içsel çatışmalarını hem de dış dünyadaki kaosu dengelemeye çalışırken, Lee'nin hikayesi daha derin ve anlamlı bir hal alır.