Satranç

1938 yılının Viyana’sında, Nazi birliklerinin şehre girişiyle birlikte avukat Josef Bartok, eşiyle birlikte Amerika’ya kaçmaya çalışırken Gestapo tarafından tutuklanır. Bartok, kendisinden istenen gizli bilgileri vermeyi reddeder ve bu kararlılığı onu ağır bir yalnız hücre cezasına mahkûm eder.

Aylarca süren tecrit ve psikolojik işkenceler, Bartok’un direncini zayıflatmaya başlar. Ancak hücresinde bulduğu eski bir satranç kitabı, zihinsel dünyasında yeni bir alan açar; bu kitap onun için bir kaçış yolu ve mücadele aracı olur.

Satranç, Bartok’un zihinsel çöküşünü engelleyen bir tutkuya dönüşür. Her hamleyi öğrenirken, yaşadığı acı ve yalnızlığı yenme gücünü yeniden keşfeder. Kitapla başlayan bu yolculuk, Bartok’un içinde bulunduğu karanlık dünyaya meydan okumasını sağlar.

Zamanla satranç, onun için sadece bir oyun olmaktan çıkar; hayatta kalma mücadelesinin ve direncin sembolü haline gelir. Bartok’un bu zihinsel savaşımı, onu hem kendisiyle hem de zulümle yüzleşmeye götürür.