Post Mortem

Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları arasında, ölümden geriye kalanları fotoğraflamakla görevli bir post mortem fotoğrafçısı, terkedilmiş ve lanetli bir köye yol alır. Savaşın gölgesinde, hayatla ölüm arasındaki ince çizgide gezinirken, karşılaştığı karanlık sırlar onu derin bir bilinmezliğe sürükler.

Bu yalnız adamın yolu, köyde yaşayan küçük bir kızla kesişir. İkili, geçmişin acı dolu yankıları ve köyü saran ruhani varlıklarla yüzleşirken, ölümden sonra dahi huzur bulamayanların hikayesine tanıklık eder. Her adımda, karanlık sırlar ve hayaletler arasındaki ince perde aralanır.

Korku ve umut arasında gidip gelen bu yolculukta, savaşın yarattığı yıkımın ötesinde, insan ruhunun kırılganlığı ve direnci ortaya çıkar. Fotoğrafçının objektifinden, hem yaşayanların hem de ölülerin hikayeleri zamana meydan okur.

“Post Mortem”, savaş sonrası unutulmuş bir köyde, hayat ve ölümün iç içe geçtiği mistik bir atmosferde, geçmişin hayaletleriyle hesaplaşan iki yalnız ruhun keskin ve dokunaklı öyküsünü anlatır.