Kukla

Oyuncak şirketi CEO'su Walter Black, şiddetli bir depresyonla mücadele etmektedir. Hayatının kontrolünü kaybettiği bir dönemde, iletişim kurmakta zorlandığı ailesine açılabilmek için bir kunduz el kuklası kullanmaya başlar. Bu kukla, Walter'ın içsel çatışmalarını yansıtırken, onun duygularını ifade etmesine aracılık eder.

Walter'ın bu yeni alışkanlığı, ailesiyle olan ilişkilerini karmaşık bir hale getirir. Eşi Meredith, Walter'ın değişimi karşısında şaşkına dönerken, bu durumun ailenin geleceğini nasıl etkileyeceği konusunda kaygılar taşır. Walter'ın kukla aracılığıyla yeniden iletişim kurma çabası, Meredith'i karmaşık duygularla baş başa bırakır.

Öte yandan, Walter'ın ergenlik çağındaki oğlu Porter, babasının giderek artan tuhaf davranışlarından derin bir rahatsızlık duymaktadır. Walter'ın psikolojik durumunun daha da kötüleştiğini düşünen Porter, ailesinin geleceği hakkında endişelenir ve ebeveynlerinin boşanması gerektiğine inanır. Bu süreçte, Porter kendi kimliğini ve duygularını keşfetmeye çalışır.

Walter'ın içsel yolculuğu, ailesiyle olan ilişkilerini yeniden değerlendirmesine neden olurken, aynı zamanda kendi zihinsel sağlığıyla yüzleşmesini gerektirir. Kunduz kuklası, Walter'ın iç dünyasının bir yansıması olarak, hem bir çıkış yolu hem de bir engel haline gelir. Bu duygusal ve düşündürücü hikaye, izleyiciyi aile bağlarının ve kişisel mücadelelerin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarır.