I Never Cry

Ola, babasının İrlanda’da bir inşaat kazasında hayatını kaybetmesinin ardından cenazesini Polonya’ya getirmek için yola çıkar. Bu zorlu yolculuk, onun için sadece bir defin işi değil; aynı zamanda babasıyla ilgili bilinmeyenleri keşfetme fırsatıdır.

Babasıyla ilgili en çok merak ettiği şey ise, ona söz verdiği araba için biriktirip biriktirmediğidir. Ola, bu sorunun cevabını bulmak için karşılaştığı zorluklara ve yabancı ülkedeki bürokrasiyle mücadeleye kendi pratik yöntemleriyle yaklaşır.

Yol boyunca, babasının hayatı ve karakteri hakkında yeni gerçeklerle yüzleşir. Ola’nın gözünden babasının ardında bıraktığı izler, hem kaybın hem de tanımanın karmaşık duygusunu ortaya koyar.

Bu süreç, Ola’nın sadece bir cenazeyi değil, aynı zamanda babasına dair derin ve kişisel bir hesaplaşmayı da beraberinde getirir. Her adımda babasına biraz daha yaklaşırken, kendi iç dünyasında da önemli bir yolculuğa çıkar.