Goyo

Goyo, katı bir rutine bağlı kalarak yaşayan genç bir otistik müze rehberinin hikayesini anlatıyor. Goyo'nun hayatı, düzen ve tekrarlarla dolu günlük alışkanlıkları etrafında şekillenmiştir ve bu düzen, onun için güvenli bir liman gibidir. Müze koridorlarında adım adım ilerlerken eserlerin tarihini ziyaretçilere anlatmak, Goyo'nun dünyasındaki dengeyi korumasına yardımcı olur.

Ancak bir gün, çalıştığı müzede yeni bir iş arkadaşıyla tanışması, Goyo'nun düzenli yaşamını alt üst eder. Bu yeni iş arkadaşı, Goyo'nun daha önce hiç deneyimlemediği türden duygular hissetmesine neden olur. Aşk ve sevgi gibi yoğun hisler, Goyo'nun alışık olduğu düzeni sarssa da, ona farklı bir dünyanın kapılarını aralar.

Goyo, bu yeni duygusal dünyayla başa çıkabilmek için içsel bir mücadeleye girişir. Hayatında ilk kez, duygularının kontrolünü kaybetme korkusu ve değişimin getirdiği belirsizlikle yüzleşmek zorundadır. Bu süreçte, hem kendini hem de çevresindekileri daha iyi tanımaya başlar.

Sonuç olarak, Goyo, aşkın ve duygusal keşfin gücünü vurgularken, değişimin kaçınılmazlığına dair derin bir hikaye sunuyor. Goyo'nun bu duygusal yolculuğu, izleyicilere içsel dünyalarının derinliklerine inme ve değişimin getirdiği fırsatları değerlendirme cesareti veriyor.