Dağların Hakimi

Quim, izole bir kırsal bölgede dolambaçlı yollarda arabasıyla dolaşırken, ormanın derinliklerine girer ve burada kaybolur. Yönünü bulmaya çalışırken, birdenbire tepeden gelen silah sesleriyle vurulur. Mermilerden kaçarken, kendisi gibi kaybolmuş görünen çekici genç kadın Bea ile karşılaşır. Birbirlerine karşı duydukları şüpheye rağmen, ormanın derinliklerinde korunmasız bir şekilde, soğukta ve avlanıyor gibi hissederek kaçmaya çalışırlar.

Kendilerini bir ölüm kalım mücadelesinin tam ortasında bulan Quim ve Bea, hem birbirlerine hem de çevrelerine güvenmek zorundadır. Ormanın gizemli ve tehlikeli atmosferinde, hayatta kalabilmek için içgüdülerini ve cesaretlerini kullanmaları gerekecektir. Her köşe başında, onları avlayan görünmez bir düşmanın varlığını hissederlerken, aralarındaki güvensizlikle de yüzleşmek zorunda kalırlar.

Zaman ilerledikçe, her ikisi de hem kendi iç dünyalarıyla hem de birbirleriyle ilgili yeni keşifler yaparlar. Bu tehlikeli kaçış, sadece fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda psikolojik bir sınav haline gelir. Quim ve Bea, bu karmaşık ve ölümcül oyundan sağ çıkabilecekler mi, yoksa ormanın sonsuz sessizliğinde kaybolup gidecekler mi?