Chère Léa

Jonas, kırklı yaşlarında bir Parisli, eski sevgilisi Léa’ya hala derin bir aşkla bağlıdır. Bir gün cesaretini toplayıp kapısını çaldığında, duygularını itiraf eder ancak reddedilir. Hayal kırıklığıyla aşağıdaki kafeye iner ve orada ilham bulur; Léa’ya uzun bir aşk mektubu yazmaya karar verir. O gün yapması gereken her şeyi unutarak kalemi eline alır ve bu yazı, sadece bir geri dönüş çabası olmaktan çıkarak hayatının içsel bir sorgulamasına dönüşür.

Gün boyunca, esprili bir barmen ve mahalle sakinlerinin desteğiyle, Jonas geçmiş ilişkileriyle yüzleşir, belirsiz geleceğini düşünür ve en önemlisi kendisiyle hesaplaşır. Bu süreçte, sadece Léa’ya olan duygularını değil, aynı zamanda kendi yaşamının anlamını ve yönünü de keşfetmeye başlar.