Altı Gün Yedi Gece

Güney Pasifik'teki Makatea adasında, işine odaklanmış bir dergi editörü olan Robin Monroe, erkek arkadaşı Frank Martin ile bir haftalık tatil yapmaktadır. Ancak, komşu ada Tahiti'de acil bir iş görevi ortaya çıkınca, Robin bu görevi yerine getirmek için kendilerini Makatea'ya getiren huysuz pilot Quinn Harris'i kiralamak zorunda kalır. Küçük bir nakliye uçağıyla çıktıkları bu yolculuk, güçlü bir fırtına nedeniyle Quinn'in uçağı terk edilmiş bir adaya zorunlu iniş yaptırmasıyla son bulur.

Fırtınanın ardından adada mahsur kalan Robin ve Quinn, başlangıçta birbirlerinden uzak durmaya çalışır. Ancak, hayatta kalmak ve adadan kurtulmak için iş birliği yapmaları gerektiğini kısa süre içinde fark ederler. Birbirlerinden oldukça farklı olan bu ikili, adanın zorluklarıyla başa çıkarken, aralarındaki sürtüşmelerin yerini yavaş yavaş karşılıklı bir anlayış alır.

Adadaki yaşam mücadelesi, sadece doğanın zorluklarıyla sınırlı kalmaz. Robin ve Quinn, kısa süre sonra adada yalnız olmadıklarını ve peşlerinde, başlarına ödül koyan acımasız korsanların olduğunu anlarlar. Hayatta kalmak artık sadece adadan kurtulmak değil, aynı zamanda korsanların tehdidinden de kaçmayı gerektirir.

Robin ve Quinn, hem doğanın hem de insanın getirdiği tehlikelerle yüzleşirken, birbirlerine olan güvenlerini ve dayanışmalarını güçlendirirler. Zamanla aralarındaki ilişki, bir iş birliğinden daha derin bir bağa dönüşür ve ikili, bu zorlu macera boyunca kendi içlerinde keşfettikleri cesaret ve kararlılıkla adadan kurtulmaya çalışır.